ANTONY MICALLEF
Günümüz çağdaş ressamları arasında önemli bir yere sahip bir sanatçı.
Antony Micallef, ünlü ressam John Virtue tarafından
eğitilmiş bir İngiliz ressamıdır. Bu sanatçı, son olarak
savaş sonrası ressamların ünlü Frank Auerbach ile de
çalıştı. Günümüzde çağdaş sanatta en iyi ressamlardan biri
olarak tanınmaktadır. Dünyanın dört bir yanındaki
koleksiyonlarda eserleri bulunan sanatçı, National Portrait
Gallery, Royal Academy, Tate Britain ve ICA London gibi
kurumlarda grup gösterileri sergilemiştir. Sanatçı 2000 yılında
National Portrait galerinin portre yarışmasında ikincilik
ödülü aldı. 2006 yılında ise aynı galeride portre sergisi açtı.
Sanatçı ile ilgili olarak http://antonymicallef.com sitesinden
yararlanabilirler.
____________________________________________________________________________________________
Ulvi sinan
Kırk beş dakikada ressam olmak…
Artık ressam olmak için güzel sanatlara falan gitmeye gerek yok. Bunu şaka olsun diye yazmıyorum: bir projeksiyon aleti ve bir de fotoğraf makineniz varsa yarı yarıya ressam olmuşsunuzdur. Yeni kameralar video da çektiği için tam tekmil kavramsal bir sanatçı için gerekli şeylere sahipsiniz demektir…
Şimdi tuvalinize ne yapacağınızı düşünüyor ve yapacağınız resmi fotoğraf olarak tasarlıyor ve kameranız ile fotoğrafını çekiyorsunuz.
Buraya kadar anlamışsınızdır. Bundan sonrası kolay, çektiğiniz fotoğrafı projeksiyon aleti ile tuvalinizin üzerine yansıtıyor ve elinizdeki kalem beya mum boya vs. ile konturlarını çiziyorsunuz. Bundan sonra yapacağınız şey örneğin genç kuşağın en renkli ressamlarından(!) Oganer gibi konturların içini boyamak olacaktır.
Oturup hesapladım ve projeksiyonu tuvale yansıttıktan sonra konturların çizilmesi hızlı bir çalışma ile 5 dakika tutuyor. 10 dakikada da koyacağınız renkleri bulaştırmak ve yarım saat içinde de boyamanın biteceğini düşünürsek işte size 45 dakikada ressam olmanın sırları.
Sonra genç ressamlardan ucuz resim alarak pahalı satmayı amaçlamış olan galerilerden birine müracaat etmeniz ile serginizi açmanız gerçekleşebiliyor. Arada bir küratörlerin bulundukları yerlerde gözükmek de sizi ilginç ve popular kılabilir. Bu arada Milliyet Sanat ile de ilişkilerinizi ,yi tutmanız gerekiyor ki, sizden, günümüzün önemli ressamı diye bahsedilsin. Sanki onlar yazıyor diye sanatçı önemli oluyormuş gibi, sanata yatırımı düşünenler de bu tür dergilerden yola çıkarak size yatırıma gidebilirler. Hele de İstanbul Modern’e bir resminiz alınmışsa daha da popular olmuşsunuz demektir. Siz İstanbul Modern’i ziyaret eden yabancıların, “ne biçim cağdaş müze kopya işlerle dolu” demelerine kulak asmayın. O yabancılar mutlaka kıskançlıklarından ediyorlardır o laflar. Bizim müzemiz dünyanın en özgün işleriyle doludur, kıskananlar çatlasın..
Yeni Kavramsal Konumuz: “Al gülüm ver gülüm”.
“resim sanatı bitti”, “tuval resimlerin devri geçti”, “artık kavramsal takılmak gerek” diyen sözde bazı küratörleri izlediğimizde bakıyoruz ki, tuval ile çalışan sanatçılara yazılar döktürüyorlar…
Artık sergiler bir konu seçilerek açılıyor yani kavramsal mesaj içermesi isteniyor sergilerin. Ve bakıyorsunuz bir sanatçının seçtiği konuyu zincirleme birkaç sanatçı da takip edebiliyor. Buna kopyacılık denilmiyor günümüzde: sanatın global olduğu iddiası ile, değişik sanatçıların aynı şeyleri işleyebileceği, aynı benzer resimleri veya kavramsal çalışmaları yapabilecekleri öne sürülüyor. Yanı de at izi ile it izi karışmış durumda günümüz sanatında (belki de bu durum sadece bize özgüdür, kim bilir).
Bekliyoruz: “Al gülüm ver gülüm” mesajlı sergiyi kim, nerede ve ne zaman açacaktır…
Tam güncel sanata uygun bir slogan olur: “Al gülüm ver gülüm”…
Aslında şu da iyi bir sergi sloganı olabilir, “Yeyin! Ikına sıkına, tıkına yeyin görsel sanatlar pastası böyüdü, kimselere gaptırmadan hepisini siz yeyin!”…
Milliyet Sanat’a “bravo!”.
İlk sergisini açanlara, ikinci sergisini açanlara yer veriyor ve hemen profesyonel sanat alanına itiyor onları.
Dünyanın hiçbir yerinde, bir ülkenin önemli bir sanat yayını, piyasaya henüz atılmış olan ve ilk sergisini açan sanatçının sergisine yer vermez. Çünkü yer verirse, sanata yatırım yapanları yanlış yönlendirebilir… Hem, bakalım ilk kez sergi açan sanatçının kalıcılığı ne kadar olacaktır…
Batıbeki ne demek istedi…
Ayşegül Sönmez Kezban Arca Batıbeki ile yaptığı söyleşiyi Radikal gazetesinde
yayımladı. Sönmez söyleşisinin bir bölümünde bir soru soruyor ve aldığı yanıt çok ilginç:
Ayşegül Sönmez– Hep şu moda bu moda diyorsun… Şimdi sanat dünyasında neler en moda?
Kezban Arca Batıbeki– Kürt olmak ve gay olmak moda. O zaman bir numarasın, şahanesin… Penis de gösteriyorsan resminde daha ne istersin?
Çok düşündürücü bir yorum ve aslında önemli bir suçlama. Hak edenler utanmalı, arlanmalıdır…
Yusuf’un Su sergisi.
Milliyet Sanat yeni sayısında Yusuf Taktak’ın atölyesini işledi. “Yusuf Taktak’ın ibadethanesi” olarak atılan başlık aklımıza başka bir açılımı da getirdi…
Taktak ibadethanesi açılımının, Kürt açılımından sonraki en önemli açılım olduğu konuşuluyor.
Yahu demokratik açılım diye yer gök inletildi fakat, görsel sanatlar piyasasında bir türlü demokratikleşme yok nedense. Faşizmi örnek almış olan görsel sanatlar piyasamızda, bir liste hazırlanmış olduğundan söz ediliyor ve o listenin dışına çıkılmaması için ise, belli çevrelerde özen gösteriliyor.
Taraf gazetesi Burhan Doğançay resminin müzayedesinden sonra konuya el attı ve iki yıl önce listenin, görsel sanatlar piyasasında bazı köşe taşları tarafından hazırlanmış olduğuna değindi. Gazete eskiden sanatçının ne yapmış olduğuna bakıldığını, günümüzde ise sanata değil de sanatçının kim olduğuna bakılarak değer biçildiğini konu etti.
Diğer bazı dergileri ele alırsak, değişen bir şey olmadığını görüyoruz, aynı tas aynı hamam… Sanki çıkmış olmak için çıkarılıyor. Artist dergisi, RH+, son zamanlarda pek göremediğimiz Genç Sanat, kendi sahip oldukları galerilerin yörüngesinde dolaşan yayınlar olarak göze çarpıyor. Internet sanat siteleri bizce daha doyurucu. Örneğin Sanatkop verdiği hizmet ile bir numara. Lebriz de öyle.
ARTAM Global Art?
Antik Dekor dergisiyle birlikte verilen Artam dergisi, güzel bir çağdaş sanat dergisi olma yolunda… Bekleyip göreceğiz… Umudumuz bu dergi bazı diğer dergiler gibi, kendi yörüngesinde dönmesin ve gerçekten ülkemizde sanat alanında değerli olanları da bizlere duyurabilsin. Ancak bunu hissettiğimiz zaman, Artam dergisini candan kutlayacağız.
Balkan Naci İslimyeli
Balkan Naci İslimyeli’nin 40 sanat yılını kutlarken, sanatçının bir dahaki sergisinde ne yapacağını da doğrusu merak ediyoruz. İslimyeli’nin şimdiye kadar özgünlük değil, bir çeşitlilik peşinde koşmasının ise, sanatçıya özgü bir tavır olduğunu kabul etmemek elde değil.